Bir düşünelim, kültür endüstrisi… Hemen hemen hepimizin vizyona yeni giren bir film hakkında duyduğu ilk şeylerden birinin “gişede 1 numara” olup olmadığı, ilk hafta sonunda ne kadar para kazandığı veya eleştirmenler tarafından tam not alıp almadığı” oluyor.
Film için emek harcayan onlarca İnsan ın hedefi yalnızca bunlar mı? Ya da bunlar mı olmalı? O film de bizlerden “para” harcamamız mı isteniyor. Paradoks derinleşti. 🙂
Kültür Endüstrisi kavramını açtıkça sanattan soğuyabilirsiniz. Bu sebep ile ön uyarıyı yapmış olalım istedik.
Haydi bakalım… Konudan sapmadan “Kültür Endüstrisi” açılımını Horkheimer ve Adorno penceresinden okuyalım ve özetleyelim…
Kültür Kavramının Dönüşmemiş Hali Ne Olabilir?
Kültür yaşamı değiştiren, duygusal, güzel, rahatsız edici veya ilham verici olabilir. Kendimizi diğer insanlarla bağlantıda hissetmemize yardımcı olabilir ve bireyselliğimizi kendi bilincimize dâhil ederek, onda kendi anlamımızı bularak ve kendimiz için yeni bir şeyler üreterek ifade etmemize yardımcı olabilir.
Theodore Adorno ve Max Horkheimer Kimdir?
Theodore Adorno ve Max Horkheimer ikilisi sosyolojik alanda birçok teorem ve kavramı farklı bakış açıları ile dünyaya anlatan önemli isimlerdir.
Her ne kadar bireysel olarak büyük miktarda önemli çalışmalar yürütmüş olsalar da, “Kültür Endüstrisi” kavramının kavram haline gelmesinin ana teması olan ve bu konunun önemini net bir şekilde ortaya koyan eserleri “Aydınlanmanın Diyalektiği” kitabı üzerinden birkaç nokta ile kültür endüstrisine odaklanacağız.
Kültür Endüstrisi ve Aydınlanmanın Diyalektiği Ne Alaka ki…
Horkheimer ve Adorno Frankfurt okulunda “Kültür endüstrisi” kavramını genişleterek kullanmışlar. Detaylı teknik bilgilere rağmen daha sade bir ifade ile kültürün kârı en üst düzeye çıkarmak için üretilen bir metaya dönüşmesi diyebiliriz.
Aydınlanmanın Diyalektiği adlı kitapta “ kültür endüstrisi ” konusundaki çalışmalarının bazı önemli noktaları bizlere her yere bulaşan bir hastalığın çözümünü vermese de algımızda farkında olmadan nasıl kara bir delik açtığını gösteriyor.
Alt yapısında sosyolojik ve psikolojik dehaları tanıyanlar için bu söylemim çok şey ifade edecektir. Horkheimer ve Adorno; aslında “Aydınlanmanın Diyalektiği” kitabında (ve diğer çalışmalarının çoğunda) Karl Marx, Max Weber ve Sigmund Freud’un etkilerini bir araya getiriyorlar. Siz anladınız ne demek istediğimizi 😉
Aydınlanmanın Diyalektiği ‘den Mesaj…
Horkheimer ve Adorno, “Aydınlanmanın Diyalektiği”nde “Günümüzde kültür her şeye aynılığı bulaştırıyor… Kültürün her bir dalı kendi içinde ve hepsi birlikte oybirliği içindedir.” (Adorno, 94). diyor.
Bu ifade bize, film ve televizyon gibi endüstrilerin sanatı ifade etme ve çoğaltma aracı olmaktan çıkıp düzenin uygunluğunu teşvik etmek için yapılmış gibi geldi. Hatta tüm bu üretim tarzlarını tek bir endüstride, kitle kültürü endüstrisinde birleştirilebiliriz. TV’ler, ulusal kanallar, sinemalar ve hatta tiyatrolar öncelikli olarak toplumun hangi algısından para kazanacağını ya da ona nasıl yön vereceğini düşünerek üretim yapılıyor.
Adorno ve Horkheimer ‘a Göre Gerçek Kültür…
Adorno ve Horkheimer, gerçek kültürün bize meydan okuması, eleştirel düşünceyi teşvik etmesi ve (en önemlisi) bireyselliğimizi teşvik etmesi gerektiğini düşünüyor. Değerli olduğunu düşündükleri kültür, insanlarda eleştirel bir eğilimin gelişmesine yardımcı olur. Ancak kültür endüstrisinin ürünleri bizi yalnızca uymaya ve itaat etmeye teşvik eder. Bu anlamda gerçek kültürden ziyade propagandayla daha fazla ortak noktaya sahiptir.
Günümüzün Kültür Endüstrisine Kuşbakışı Baktık…
Kültür endüstriyel yöntemlerle üretildiğinde; okuyucuları, dinleyicileri ve izleyicileri sorgulamak ve ayırt etmek pek uygun değil. Genellikle tercih edilen, tahmin edilebilir ve önlerine ne konursa onu satın alan pasif tüketicilerdir. Yani kültürel ürünler üreten kurumlar bizi, aynı ürünleri (küçük değişikliklerle) tekrar tekrar satabilecekleri, zevkleri tahmin edilebilir gruplara ayırmayı seviyorlar.
Kültür endüstrisinde “kolay” eğlenceye öncelik vererek, çok başarılı olan çok sayıda “aptal” film var çünkü biz bir şeyin çok fazla düşünmeyi gerektirmediği sürece eğlenceli olduğuna ikna olduk. Ayrıca aşinalık içinde teselli bulmaya teşvik ediliyoruz, bu nedenle daha önce başarılı olanlara çok benzeyen birçok filmle besleniyoruz.
Filmlerde: Hikâyeler, karakterler ve oyuncuların tümü, belirli bir izleyici kitlesine en çekici gelenler olarak kabul edildikleri için seçilir. Ancak sorun yalnızca kültürün üretilme şekli değil, nasıl sunulduğu, onu nasıl tükettiğimiz ve bizi düşünmeye (ya da düşünmemeye) nasıl teşvik ettiği…
Anladığımız kadarı ile yaratıcı kararlar ticari kararlarla iç içe geçmiş durumda… Fark ettik ki çok iyi birer izleyiciyiz ve tüm algılarımız kapital sistemin dilediği şekilde yönleniyor… İzlediklerimizi tekrar gözden geçirsek mi acaba dış güçlerin oyunu olabilir. 🙃
Kaç Kişiyiz de Neler Yapabilirim?
Eğlenceli sorulara cevap vererek ödüller kazanabilir, dilersen sende sorularını iletebilirsin. Bu keyifli ailenin bir parçası olmak için durma sende aşağıdaki linke tıkla ve üye ol. 🖐️